V -EDAT (İLGEÇ)
Kendi
başına bir anlamı olmayan, diğer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam
kazanan, çoğu zaman eklendiği söz öbeğine sıfat, zarf gibi görevler kazandıran
sözcüklerdir. Kimi edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı
olması ancak cümle içinde kullanılmasına bağlıdır.
Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla
karıştırılabilir.
İle
Edat
olarak cümlede değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden
önceki sözcüğe eklenerek “- le, - la” biçiminde
görülür.
“Seyahate
tren ile gidecekmiş.”
cümlesinde
vasıta bildirir.
“Bu
gece arkadaşlarla bizim evde toplanıyoruz.”
cümlesinde
birliktelik bildirir.
“Ona
yaptığının doğru olmadığını güzellikle anlattım.”
cümlesinde
durum bildirir.
Cümlede “ile” sözünün olduğu yere "ve” sözünü koyduğumuzda
anlam bozukluğu oluyorsa “ile” edat; olmuyorsa bağlaçtır.
“Elindeki
sopayla gelene geçene vuruyordu.” cümlesini;
“Elindeki
sopa ve gelene geçene vuruyordu.”
şeklinde
söyleyemeyiz. Öyleyse buradaki “ile” edattır.
“Çantadaki
kitapla defteri masanın üzerine koydu.” cümlesini;
“Çantadaki
kitap ve defteri masanın üzerine koydu.” şeklinde söyleyebiliriz; anlamda
bozulma olmaz. Öyleyse buradaki “ile” bağlaçtır.
****Bağlaçlarla ya da diğer sözcük
türleriyle karışan başka edatlar da vardır. Bunlar “yalnız, ancak, bir, tek”
gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde “sadece” anlamını
veriyorlarsa edat; “fakat” anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler.
Bunları cümleler üzerinde gösterelim.
“O
kadından şikayet eden yalnız sen değilsin.”
“Benim
sözümü bir sen dinlemezsin zaten.”
“Bu
odaya ancak beş kişi sığar.”
“Tek bu olay değil, daha birçok
sebep var beni kızdıran.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler “sadece” anlamına geldikleri için edat göreviyle kullanılmışlardır.
Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.
“Ben
gelirim, yalnız yol parasını siz ödersiniz.”
“Söylediklerine
inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler “fakat” anlamına geldiklerinden bağlaç olarak
kullanılmışlardır.
Bunların
dışındaki edatlar:
“Buz
gibi suyu vardı bu dağların.”
“Bu
kitabı geri vermek üzere alabilirsiniz.”
“Aslında
onu tanımıyor değilim.”
“Sabaha
karşı kapı usul usul açıldı.”
“Şimdiye
dek tek bir gün bile dediğin gibi davranamadı.”
“O
günden sonra onu bir daha görmedim.”
“Senin
bu inadın yüzünden aç kalacağız.”
“Ben
oyumu senden yana kullandım.”
VI - BAĞLAÇ
Kendi
başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya
da söz öbeklerini hatta cümleleri birbirine bağlayan sözcüklerdir. Bağlaçlar
edatlardan farklı olarak cümle içinde bağladıkları sözlerin görevlerinde
herhangi bir değişme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa
bile bozulma olmaz.
Kimi bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
“Çiçekçiden
karanfil ve gül aldım.”
Bazı bağlaçlar ise bağladıkları sözcük sayısınca artarak
kullanılır. Cümleye değişik anlamlar katar.
“Bana
ne kalem ne defter verdiler.” (hiçbiri)
“Bana
hem kalem hem defter verdiler.” (hepsi)
Bazı bağlaçlar da cümleleri bağlamakla görevlidirler. Bunlar tek
yüklemle kullanılamazlar.
“Mademki
o bunu
biliyor...”
sözü
yüklemi olmasına rağmen anlamca tamamlanmış bir cümle değildir. Çünkü altı
çizili bağlaç cümlede başka bir yüklemi daha gerekli kılıyor. Yani cümle;
“Mademki
o bunu biliyor, niçin yanında konuşmuyoruz?”
şeklinde
tamamlanabilir. Aynı özelliği aşağıdaki altı çizili bağlaçlarda da görebiliriz.
“Kitabı
aldı, fakat bir daha geri vermedi.”
“Bilmiyorum,
çünkü bu konuya çalışmadım.”
“Kimse
onu dinlemiyor, oysa anlattıkları çok ilginç.”
“Gelecek,
ama davet edilmeyi bekliyor.”
“Koşarak
gara geldi, lakin tren gitmişti.”
“Yemek
çok güzeldi, üstelik tatlı da yapmışlardı.”
“Okulu
bitirdi, hatta dereceye bile girdi.”
Bazı bağlaçlar ise bir sözcük olmaktan çıkmış, bir söz öbeği haline
gelmiştir.
“Herkes
onunla alay ediyordu, ne var ki o bunu hiç önemsemiyordu.”
“Verdiği
görevi yapamayacağımı anlayınca bana yardıma geldi; ne de olsa o
halden anlayan biriydi.”
Bu bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle
karışan bağlaçlar da vardır. Bunların en önemlileri “de” ve “ki” bağlaçlarıdır.
“De” bağlacı
Cümlede
başka şeylerin de olduğu anlamını veren ya da çekimli
fiillerden sonra gelen “de”ler bağlaçtır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır,
kendinden sonra hiçbir ek almaz. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı
bozulmaz, ancak biraz daralır. Hal eki olan “-de” eki ise yer ve zaman
bildirir, cümleden hiçbir zaman çıkarılamaz.
“Bahçede
meyve ağaçları da vardı.”
cümlesinde
“Bahçede” sözündeki “-de” hal ekidir. Çünkü yer bildiriyor; “nerede” sorusuna
cevap veriyor. “meyve ağaçları da” sözündeki “da” bağlaçtır.
Çünkü
cümlede ağaçlardan başka şeylerin de olduğunu bildiriyor. Ayrıca,
“Bahçe
meyve ağaçları da vardı.” dediğimizde anlam bozulduğu halde, “Bahçede meyve
ağaçları vardı.” cümlesinde anlam bozulmaz.
“Size
geldim de seni bulamadım.”
“Çok
çalıştı da kazandı.”
“Ki” bağlacı
Türkçede iki tür “ki”nin olduğunu
biliyoruz. İsmin yerine geçene ve sıfat görevinde bulunana, ilgi eki denir. Bağlaç
görevinde bulunan “ki” daha çok, açıklama yapılırken kullanılır ya da çekimli fiillerden sonra gelerek cümleye değişik
anlamlar kazandırır. Daima ayrı yazılır ve kendinden sonra hiçbir ek almaz.
“Baktı
ki çalışmak zor, işi bıraktı.”
“Bildiğini
anlat ki gerçekleri görelim.”
“Üsküdar
ki en eski yerleşim yerlerindendir, hala çok sakindir.”
cümlelerinde
“ki”ler bağlaçtır.
Bazı
bağlaçlar birleşik yazılır: mademki, halbuki,
oysaki, sanki....
“İse” bağlacı
Cümlede
daha çok karşılaştırma anlamı veren bir bağlaçtır. Bazen kendinden önceki
sözcüğe eklenerek kullanılır.
Örneğin;
“
Hediyeyi annem beğendi, babamsa hiç önemsemedi.”
cümlesinde
altı çizili ek bağlaçtır. Bu bağlacı şart anlamı veren “-se,
-sa” ekiyle karıştırmamalıyız. Şart anlamı veren ek
kendinden sonra ek aldığı halde, bağlaç, kendinden sonra hiç ek almaz. Üstelik
şart anlamı da vermez.
“Sattıkları
ev bu ev ise satın alalım.”
cümlesinde
“ise” şart anlamında olduğu için bağlaç değildir. Ancak;
“Sattıkları
bahçe güzeldi, ev ise pek işe yaramazdı.”.
cümlesindeki
“ise” bağlaçtır. Çünkü şart bildirmeyip karşılaştırma bildiriyor.
VII -ÜNLEM
Kendi
başına bir anlamı olmayan, söz içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi
duyguları anlatan ya da seslenme bildiren
sözcüklerdir. Söyleyişe göre anlam değişmesine uğrar.
–
Yoo,
ona dokunma!
–
Eh, ben sana gösteririm!
–
Ah haddini bilmez!
-Yarabbi! Sen bize
akıl fikir ver!
-Hey!
Kimse yok mu?
-A!
Sıktın ama yeter artık!
cümlelerindeki
altı çizili sözcükler ünlemdir.