Fecr-i Âtî
Topluluğu (1909-1912)
1901’de, Servet-i Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî adını
veren yeni bir nesil toplanmıştır. Servet-i Fünun topluluğu dağıldıktan
sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit, Fuat Köprülü,
Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent
gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar. Topluluk,
sanat hayatına bir bildiriyle başlar. Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu
anlayışını benimserler. Onlar Servet-i Fünun’u batılı edebiyatı tam olarak
oluşturamamakla suçlarlar. Fransız edebiyatını örnek alırlar. Dilleri
süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır.
Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir. Aşk genellikle hissi ve
romantiktir. Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil, Haşim’de olduğu gibi
şahsîdir. Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade
bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları
eserlerine uygulamışlar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasında bağ
oluşturmuşlardır.
Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet
Haşim'dir. Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i Fünun’un
devamı olmaktan öteye gidememişlerdir. Sanat anlayışlarında birlik ve
bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda
eserler vermişlerdir.
Dönemin Sanatçıları
Ahmet Haşim (1884-1933): Fecr-i Âtî
şiirinin en önemli ismidir. Sanat için sanat yapmıştır. Sembolizmin en
önemli temsilcisidir. İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır.
Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir. Lirik bir şairdir.
Tamamen aruzu kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. En çok serbest
müstezadı kullanmıştır. Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde
anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama
vasıtası değildir. Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın
kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi
hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir.
Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır.
Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir. Haşim’e göre şiirin kaynagi
şuuraltidir. Şiirlerinde diş dünyayi, kişinin iç dünyasinda, ruhunda
aldigi şekillerle yansitmaya çalişir. Diş dünyaya ait izlenimleri kendi
dünyasinda şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çikarir. Şiirlerindeki
tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yildizlar,
göller, ormanlardir. Şairin şahsinda var olan içe dönüklük, şiirlerinde
realiteden kaçiş olarak ortaya çikar.
Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adli eserlerinde toplamiştir.
Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.
Refik Halit Karay (1888-1965): Fecr-i Âtî’den sonra Millî
edebiyat hareketine katılmıştır. Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet
olarak vermiştir. Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır. Sonra da
sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir. İlk yazılarında günlük hayatı
ele almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla
dile getirmiştir. Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir. Sade ve
temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını
bütün canlılığı ile yansıtmıştır. Gözlem yeteneğinin üstünlüğü dikkat
çeker. Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla değinmez.
İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini
ortaya kor. Bunu mizah ve eleştiri ile yapar. Hiciv, eserlerinde önemli
bir unsurdur. Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır.
Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya kor.
Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı,
Kadınlar Tekkesi, Anahtar
Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde
yazdığı eseridir).
Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma
Kanma, Tanıdıklarım.
http://turkceyasam.blogcu.com/3743539/ |