Free Web Hosting

19. yy.

         Ayni, Enderunlu Vasıf, Keçecizade İzzet Molla, Leyla Hanım, Yenişehirli Avni, Şeref Hanım

 

           Aynî

         Gaziantep doğumlu olan Aynî'nin asıl adı Hasan'dır. Hakkındaki bazı bilgileri Nazmü'l-Cevâhir adlı kendi eserinden öğreniyoruz. Bu eserde verdiği bilgiye göre 1790 yılında İstanbul'a gelerek şairler arasında kendini göstermiş ve Nakşibendî tarikatına girmiştir. Tezkirelerden bazıları (Arif Hikmet ve Fatin Tezkireleri) ise Aynî'nin çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra İstanbul'da öldüğünü bildirirler.

        Eserleri ve Edebî Kişiliği:

      Aynî, edebiyat tarihindeki yerini manzum tarihleriyle yapmıştır. Manzum tarih söylemede edebiyatımızda Sürûri'den sonra en önde gelen şairlerdendir. Ancak şairliği güçlü değildir. Şiirlerinde Şeyh Gâlib'in büyük etkisi görülür. Nef’î ve Nâbî'den etkilendiğini gösteren beyitleri de vardır. 18. ve 19. yüzyıl şairlerinden bazılarının gazellerine nazireler yazmış, Fıtnat'ın bir gazelini tahmis etmiş, bir gazelini de müstezad haline getirmiştir. İzzet Molla ile birlikte yazdığı yirmi gazeli bulunmaktadır.

       Eserleri: Dîvân, Sâkî-nâme, Nazmü’l-Cevâhir, Nusret-nâme.

Kaynak: Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.

 

        Enderunlu Vasıf

        İstanbullu olan Vâsıf, enderunda yetiştiği için Enderunlu ya da Enderunî lakabıyla tanınmıştır. III. Selim döneminin son yıllarından başlayarak saray çevresinde önemli görevlerde bulunmuş, en son haceganlık rütbesiyle saraydan ayrılmıştır. Şair İstanbul'da 1824 yılında ölmüştür.

18. yüzyılda Nedim'in başlattığı mahallileşme akımının bu yüzyıldaki en önemli temsilcisi Vâsıftır. Ancak onda Nedim'in inceliği yoktur Şiirlerinde Nedim'in yanı sıra Sabit ve Enderunlu Fazıl’ın da etkisi görülür. Vâsıf eski şiirin kurallarına, eski kültürün estetik değerlerine fazla sadık kalmaksızın hatta kuralları umursamadan yazmıştır. Ayrıca, şiirlerinin büyük bir kısmı tehzil yani alay ve taklit özelliği gösterir. Şiirlerin¬de özellikle şarkılarında kayıtsız bir ruh hali olan Vâsıf, perde-birûnâne yani edep dışı şiirler de yazmıştır. Şiire mahallî renkler katarken, alaycı yaradılışı onu eski şiirin nükte anlayışından uzaklaştırmış, bayağılığa düşürmüştür.

       Vâsıf’ın şiirlerinde İstanbul'un önemli bir yeri vardır. İstanbul Türkcesi başta olmak üzere İstanbul'un gezinti yerleri, halkın giyim kuşamı, binicilik, cirit ve ok atma gibi geleneksel yönler onun şiirlerinin en çekici yanlarıdır. Bazı şiirleri halkın gelenek ve göreneklerini yansıtması bakımından ilginçtir.

Vâsıf’ın edebî kişiliğiyle ilgili söylediklerimizi özetleyecek olursak: Onu, divan edebiyatının son döneminde yetişmiş, Nedim'in yolunda yürümüş ancak, orijinal olmak için bayağılaşmayı bile göze almış, edebiyatımız yönünden çok Türk dili, özellikle folkloru açısından önemli bir şair olarak kabul etmemiz gerekir.

        Vâsıf’ın çağdaşı ve yakın arkadaşı olduğu bilinen İzzet Molla yaz¬dığı tarih kıtasında şairin ölümünden önce şiirlerini yaktığını söylerse de Vâsıf Dîvânı Mısır (Bulak 1257) ve İstanbul (1257, 1258, 1989) da olmak üzere toplam dört kez basılmıştır.

Kaynak: Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.
 

        Keçecizade İzzet Molla

       İstanbul'da doğmuş, babasının ölümü üzerine akrabalarının yardımlarıyla öğrenimini tamamlamıştır. Çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra Osmanlı-Rus Savaşı aleyhtarı olduğu için sürgüne gönderildiği Sivas'ta ölmüştür.

Eserleri ve Edebi Kişiliği

      19. yüzyılın, divan edebiyatı geleneğinin önemini yitirerek çöküşe yöneldiği ve yerini yeni bir edebiyata bırakmaya başladığı bir dönemdir. Böyle bir edebiyat ortamı içinde, dönemin öteki şairlerinin yaptıkları gibi İzzet Molla da önce 17. ve 18. yüzyıl ustalarının yollarını izlemiştir. Ancak, divan şiiri geleneğini sürdürmekten öteye giderek, sahip olduğu şairlik yeteneği, ince zevki, sağlam ve zarif üslubuyla diğer şairlerden kolayca ayırt edilebilecek bir edebi değer ve ustalık göstermiştir. İzzet Molla'nın mizahî yanı güçlü olup eserlerinde yer yer olay ve şahısları mizahla karışık bir üslûpla anlatmayı başarmıştır. Öte yandan İzzet Molla'nın da çağdaşı bazı şairler gibi yaşanan hayata, çevreye ve insana daha yakından baktığı ve dönemin şiirinde aranan değişiklik ihtiyacını karşılamaya çalıştığı görülür. Bu amaçla şiirlerine mahallî renk katmaya çalışmış, halk şiiri ve sanatçılarıyla ilgilenmiş, hece veznini kullanarak türküler yazmış, böylece divan şiirinin geleneksel yapısını sarsmıştır. Bu tarz girişimlerinin bazı eserlerinde başarılı olduğu dikkate alındığında o, yeni edebiyatın ilk müjdecilerinden sayılabilir. İzzet Molla'nın zeki, nüktedan, sözünü esirgemeyen, mizaha ve latifeye düşkün, zevk ve eğlenceyi seven kişiliğiyle divan şiirinin son şairlerinden olduğu onun hakkında bilgi veren kaynaklarca kaydedilmektedir.

       Eserleri: Gülşen-i Aşk, Mihnet-Keşân, Dîvân, Lâyihalar, Devhatü’l-Mehamid fî Tercimeti’l-Vâlid, Şerh-i Elgâz-ı Râgıb Paşa

Kaynak: Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.
 

      Leyla Hanım

       İstanbul'da doğmuştur. İyi bir aileden gelen Leylâ Hanım, 19. yüzyılın usta şairlerinden Keçecizâde İzzet Molla'nın akrabasıdır ve İzzet Molla'dan etkilenmiştir. Leylâ Hanım bazı şiirlerinde dayısı İzzet Molla'yı üstad olarak anar. Kaynakların Mevlevîlik’i benimsediğini bildirdikleri Leylâ Hanım İstanbul'da ölmüştür.

      Son dönem divan şiirinin vasat sanatçılarından olan Leylâ Hanım edebiyat tarihimizdeki yerini hanım şair olmasına borçludur. Şiirlerinde bir Mevlevî şeyhi olan Şeyh Gâlib'in etkisi görülür. Divan şiiri gazellerinin ana teması olan aşkı Leylâ Hanım da gazellerinde işlemiştir. Bazı gazellerinin sonunda Mevlânâ anılmış olmakla birlikte, onun daha çok beşerî aşkı işlediği görülmektedir. Hatta gazel ve şarkılarında konu gereği dile getirdiği sevgi, içki ve eğlence meclisleri bir kadın olarak onun yanlış anlaşılmasına yol açmıştır. Hem dayısı hem de hocası olan İzzet Molla'dan birkaç şiirinde söz eden Leylâ Hanım, onun bazı beyitlerini tazmin ve bir gazelini tahmis etmiştir. Ayrıca divan şiirinin Bakî gibi eski usta şairlerinden bazılarına nazire yazan Leylâ Hanım, döneminin şairlerinden bazılarının şiirlerini de tanzir etmiştir.

      Eseri: Dîvân.

Kaynak: Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.

 

       Yenişehirli Avnî

       Kaynakların hakkında fazla bilgi vermedikleri Avnî Yenişehir'de doğmuştur. Adı Hüseyin'dir. İyi bir aileden geldiği bilinen Yenişehirli Avnî, doğum yerinden ayrılıp İstanbul'a geldikten sonra çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş; bir ara divan katibi olarak Bağdat'a gitmiştir. Kaynaklar, Avnî'nin, İstanbul'a döndükten sonra eşini ve oğlunu arka arkaya kaybetmesi üzerine ömrünün geri kalan kısmını derbeder ve maddî sıkıntı içerisinde geçirdiğini yazarlar. Bu bilgilerin yanı sıra, Avnî'nin Mevlevîlik’i benimsediği, derviş yaradılışlı olduğu için eserlerini düzenleyip yaşarken yayımlayamadığı onunla ilgili söylenenler arasındadır.

       Edebî Kişiliği:

    Avnî, eski geleneğe bağlı kalmakla birlikte, divan şiirinin 19. yüzyılda yeni bir görünüm kazanması için eskinin çağın gerekleri doğrultusunda değiştirilmesi gerektiğine inanan, bu nedenle de yeni bir söyleyiş arayışında olan bir şairdir. Ancak, alçakgönüllü, iddiasız bir şair olması ve yazdıklarına fazla özen göstermemesi nedeniyle Osmanlı şairleri arasında layık olduğu yeri alamamıştır. Ayrıca döneminin birçok şairi gibi o da şiirlerinde laubaliliğe düşmekten, zaman zaman sıradan bir şair olmaktan kurtulamamıştır. Bu duruma rağmen gerek kendi döneminde gerekse sonraki dönemlerde iyi şair olarak itibar görmüştür.

     Eserleri: Dîvân, Âb-nâme, Mir’ât-ı Cünûn, Âteşkede, Nihân-ı Kazâ.

Kaynak: Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.

 

          Şeref Hanım

           İstanbul'da doğmuştur. Kaynaklar hakkında fazla bilgi vermezler. Ancak, Dîvânında bulunan padişah II. Mahmud'a ve Valide Sultan'a yazdığı övgülerden, hayatının maddî sıkıntı içinde geçtiği anlaşılmaktadır. Kaynaklardan ve şiirlerinden öğrendiğimiz kadariyle Şeref Hanım dindar ve Mevlevî tarikatına mensup bir kişidir. Dîvânında Mevlânâ ve Mevlevi büyükleri için yazılmış şiirleri vardır.

Dîvân hem muhteva hem de dil ve ifade özellikleri yönünden Şeref Hanım'a kadın şairlerimiz arasında önemli bir yer kazandırmıştır. Onun şiirlerinde yenilik bulunmamakla birlikte, eskinin başarıyla tekrar edildiği görüşünü kaynaklar paylaşırlar. O da dönemin modasına uyarak eski ve yeni birçok şaire nazire yazmıştır. Son olarak, Şeref Hanım'ın dönemindeki şairlerin çoğundan başarılı olduğu, özellikle, aruza hakimiyeti, kusursuz söyleyişi, duygu ve hayal inceliğiyle döneminin öteki hanım şairi Leylâ Hanım'dan daha üstün olduğu söylenebilir.

       Eseri: Dîvân.

Kaynak: Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.

 

Ana sayfaya git